31 Mart 2009 Salı

2. DÖNEM HAYAT BİLGİSİ PERFORMANS ÖDEVİ-DERECELİ PUANLAMA ANAHTARI-KENDİNİ DEĞERLENDİRME FORMU

Hayat Bilgisi Performans Ödevini bugün dağıttım kelebeklerime. Dereceli Puanlama Anahtarını ve Kendini Değerlendirme Formunu hazırladım. Geçen sene de bu performans görevini vermiştim (geçen sene de 3. sınıfı okutmuştum). Çok güzel ve renkli ödevler ortaya çıktı.


ZİYA GÖKALP İLKÖĞRETİM OKULU
2008-2009 ÖĞRETİM YILI 2. DÖNEM
3. SINIFLAR HAYAT BİLGİSİ DERSİ PERFORMANS ÖDEVİ



Ödev Konusu :Mevsimler ve Özellikler
Ödevin Adı : Mevsimler Panosu
Ödevin Süresi : 30.03.2009-13.04.2009 (10 Gün)
Ara Değerlendirme: 6 Nisan 2009

Görev : Mevsimlere özgü zaman dilimlerinde gözlenen değişikliklerle ilgili araştırma yapıp bir Mevsimler Panosu hazırlamanız isteniyor.

Araç Gereçler: Karton (1 tabaka büyük karton ya da 4 tane A4 büyüklüğündeki kağıttan daha büyük karton), el işi kağıtları, fotoğraflar, resimler, yazı, şiir, pamuk, ağaç yaprakları, makas, yapıştırıcı.

Ödevinizi Nasıl Yapacaksınız?

Çalışmalarınız için gerekli olacak fotoğraf, resim, yazı, şiir, bilmece, tekerlemeleri elde edin. İsteyenler resimleri kendiniz de yapabilirsiniz.
Panonuzu hazırlayacağınız kartonu hazırlayın.
1. parça kartona (sarı bir karton olabilir) SONBAHAR yazın. Sonbaharın özelliklerini, aylarını yazın. Resimlerini, şiirini, bilmecesini farklı malzemelerle ve renkli renkli yazın ve yapıştırın.
2. parça kartona (beyaz bir karton olabilir) KIŞ yazın. Kış mevsiminin özelliklerini, aylarını yazın. Resimlerini, şiirini, bilmecesini veya tekerlemesini farklı malzemelerle (kar yağmasını canlandırmak için pamuk kullanılabilir) ve renkli renkli yazın yapıştırın.
3. parça kartona (yeşil bir karton olabilir) İLKBAHAR yazın. İlkbahar mevsiminin özelliklerini, aylarını yazın. Resimlerini, şiirini, bilmecesini veya tekerlemesini farklı malzemelerle (yeşil ağaç yaprakları olabilir) ve renkli yazın yapıştırın.
4. parça kartona (mavi bir karton olabilir) YAZ yazın. Yaz mevsiminin özelliklerini, aylarını yazın. Yaz mevsimi ile ilgili resim, şiir, bilmece veya tekerlemesini farklı malzemelerle ve renkli renkli yazın yapıştırın.

Bu 4 parça kartonu hazırladıktan sonra, kurdela, ip gibi malzemelerle tutturabilirsiniz.

Veya bunları 4 farklı renkte elişi kağıdına yapıldıktan sonra, bir tabaka kartona mevsim sırasına göre yapıştırılabilir.

DEĞERLENDİRME:


☺ Mevsim ismini yazmış olmanız,
Mevsimlerin aylarını yazmış olmanız,
Mevsimlerin özelliklerini yazmış olmanız,
Mevsimlerle ilgili resimler yapıştırmış olmanız veya resmi kendiniz yapmış olmanız,
Mevsimlerle ilgili tekerleme, bilmece yazmış olmanız,
Yazınızın güzel olması,
Ödevinizin tertipli, özenli, göze hoş görünen, temiz olarak yapılmış olması,
Ödevi zamanında teslim etmiş olmanız açısından değerlendirilecektir.

Performans ödevinizin hazırlandığı kadarıyla 6 Nisan 2009 Pazartesi günü ara değerlendirme için okula getirin. Ödevi yaparken zorlandığınız durumları birlikte tartışıp çözelim. Yazılarınızı yazarken noktalama işaretlerine dikkat etmeyi unutmayın!

Ödevi tamamlayıp 13 Nisan 2009 Pazartesi günü teslim ediniz.

KOLAY GELSİN!

Hazırlayan: Nalan SERT

HAYAT BİLGİSİ PERFORMANS ÖDEVİ

DERECELİ PUANLAMA ANAHTARI

HAYAT BİLGİSİ PERFORMANS ÖDEVİ ÖZ DEĞERLENDİRME

(KENDİNİ DEĞERLENDİRME) FORMU


30 Mart 2009 Pazartesi

MATEMATİK PROJE ÖDEVİ

Yarın aşağıda hazırladığım proje görevini vereceğim kelebeklerime.

ZİYA GÖKALP İLKÖĞRETİM OKULU
2008-2009 ÖĞRETİM YILI
3. SINIFLAR MATEMATİK DERSİ PROJE ÖDEVİ


Ödev Konusu : Bir metre yapılması.
Ödevin Adı : Metre Yapalım
Ödevin Süresi : 2 Ay

Görev: Bir metre hazırlamanız isteniyor.
Araç ve Gereçler: 3 cm. eninde 100 cm boyunda mukavva veya tahta, kurşunkalem, cetvel, bant, makas.

Ödevi Nasıl Hazırlayacaksınız?

Çalışmalarınız için gerekli olan mukavva ya da tahtayı alınız. Bunu 100 cm (1 metre) uzunluğunda 3 cm eninde kesin. Üzerine birer cm aralıklarla kurşun kaleminizle işaretleyiniz ve numaralarını 0’dan başlayarak 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10,…………..100’e kadar yazınız. Aralıkların 1’er cm olmasına dikkat ediniz. Cetvelinizin üzerindeki yazıların, rakamların silinmemesi için bantla kaplayabilirsiniz.

Çalışmalarınızın temiz olmasına dikkat ediniz. Mukavvayı kırmayınız, kirletmeyiniz.

DEĞERLENDİRME:

1. Cetvelinizin 1m=100 cm olarak yapmış olmanız,
2. Mukavva ya da tahtadan cetvelinizin kırılmamış olması,
3. Aralıkların eşit olması,
4. Cetvelinizin bantla kaplanmış olması,
5. Ödevinizin temiz olarak yapılmış olması,
6. Ödevinizi zamanında teslim etmiş olmanız açısından değerlendirilecektir.

Proje ödevinizi hazırladığınız kadarıyla 15 Mayıs 2009 Cuma günü ara değerlendirme için okula getirin. Ödevi yaparken zorlandığınız durumları birlikte tartışıp çözelim.

Proje ödevinizi ara değerlendirmeden sonra, 22 Mayıs Cuma günü teslim ediniz.

KOLAY GELSİN!
Nalan SERT
3-B Sınf Öğretmeni

29 Mart 2009 Pazar

ŞEKİLLERİN KİMLİĞİ-ŞEKİLLER ŞİİRİ

Kazanım: Üçgenin, karenin, dikdörtgenin, çizgi modelleri üzerinde açıları gösterir.
Kazanım: Üçgen, kare, dikdörtgen ile çemberi köşe ve açı sayısına göre sınıflandırır.

Kelebeklerim üçgen, kare, dikdörtgen ve çemberin köşe, kenar ve açı sayılarını gösterdiler. Bununla ilgili tablo yaptılar.

Geçen sene 3. sınıfı okuturken aşağıdaki şiirleri yazmıştı öğrencilerim. Matematik etkinliklerimizden biriydi bunlar.

Üç köşem var,
Üç açım.
Üçgendir benim adım.

İki kısa kenarım var,
İki uzun.
Dört köşem var.
Dört açım.
Dikdörtgendir benim adım.

Dört köşem var.
Dört kenarım.
Dört dik açım.
Karedir benim adım.

Ne açım var,
Ne köşem.
Ama benim bir adım var, çember.

27 Mart 2009 Cuma

23 NİSAN HAZIRLIKLARI-SANAT ETKİNLİKLERİ - SKEÇLER

23 Nisan etkinlikleri olarak skeçler yaptırılabilir öğrencilere.

23 NİSAN BAYRAMI İÇİN

Ali: Çocuklar, Necla ile Ersin tam bir haftadır birbirleriyle dargınlar.
Osman: Ya, ya... Ölsek barışmayız, diyorlar.
Nuri: Arkadaşlar ne yapalım edelim, şunları barıştıralım.
Abidin: Haydi Osman gidelim, sen Necla'yı getir, ben de Ersin'i. Bugün bu işi bitirelim. (İki çocuk gider.)
Ali: Benim aklıma güzel bir fikir geldi.
Nuri: Nedir o?
Ali: Barışmak için Çocuk Bayramı'dan güzel sebep olur mu?
Nuri: Yaşa Ali, bu yerinde bir akıl.
(O sırada bir taraftan Necla, öbür taraftan Ersin gelirler)
Osman: Necla'cığım bizim içimize sinmiyor. Artık Ersinle barışıverin.
Necla: Asla barışmam!
Ersin: Hele ben hiç barışmam. Çünkü ayağıma basıp da özür dilemeyen O.
Ali: Ne yazık... Atatürk'ün ruhu şimdi üzülüyor.
Necla: Neden?
Ali: Görmüyor musun, 23 Nisan Çocuk Bayramı geliyor?
Nuri: Atatürk bu bayramı neden Çocuk Bayramı demişti? Türk çocukları el ele verip birlik olsun, iyi yetişin, ilerde vatanı iyi korusun diye.
Osman: Siz ise, şimdiden darılıyorsunuz.
Ersin: Atatürk'ün ruhunu hiç üzemem, ben barışıyorum.
Necla: Ben de üzemem, barışırım.
(İki çocuk birbirine sarılır.)
Nuri: Yaşasın bayram, yaşasın Ali'nin aklı!

1. Dönemin sonunda Sanat Etkinlikleri dersinde yaptıklarımızı anne ve babalarına sergilemişti kelebeklerim. Bunların fotoğraflarını daha önceden yayınlamıştım (Skeçler). Skeçleri de aşağıda yayınlıyorum.

GÜZELLİK YARIŞMASI

(Adaylar ve sunucu, köylü kıyafetleri giymişlerdir. Sahnenin önünde "DAŞLI DEPE YEŞİL MERCİMEK FESTİVALİ" yazmaktadır. Arkada 3 kişi bir masaya oturmuş, masanın önünde de CÜRİ yazılı bir kağıt vardır.)

Sunucu: Sevgili Daşlı Depelile, güzel gasabamız için derdiplenen Daşlı Depe Yeşil Mercimek Festivaline hoşgeldiniz. Şimdi sıra geldi güzellik yarışmasınaaaaaaaaaaa. Güzel adayları deker deker cürinin önünden geççekler. (Köylü kızlar-adaylar jürinin önünden geçerler)

1. Aday. Hülya Bahar. 18 yaşında, lise sona gideyo, İngilizce bileyo. Gasabamız Hal Müdürünün gızı.

2. Aday. Fatoş Zeytin. Biçki dikiş gursu mezunu, 21 yaşında Göfteci Ali’nin gızı.
Aha bu da Saniye Yanoş. 20 yaşında Muncurukların Sarı Naciye’nin gızı. Her türlü yimek yapayo, ganaviçe işleyo, iğne oyası bileyo.
4. Aday. Güllü Kestaneci. 19 yaşında, yufka açayo, sıva yapayo, dantel öreyo, Güdük Necmi’nin gızı.

5. Aday. Fadime Gırtık 19,5 yaşında. Gözel mantı yapayo. Her bi işi becereyo. Açık öğretim mektebine devam edeyo. Bodur Osman’ın gızı.
6. Aday. Zahide Pekmez. 18 yaşında. Ganaviçe işleyo, gözel gözel yemekler yapayo, iyi göbek atıp, türkü çığırıyo. Püsürdükler’in Hatça’nın gızı.
Anaaaaaa bunlar da kim? (Anne ile kız tartışarak içeri girerler) Aça ne arıyorsunuz burda?

Anne- Benim gızın elâlemden nesi eksük?

Sunucu: Eksiği yok fazlası var.

Kız: Neyim fazla sunucu buba?

Sunucu: Yaşın.

Anne- Güçüttürürüz.

Sunucu: Kilon fazla gızım.

Anne- Erüttürürüz.

Sunucu: Gerdanın sarkmış.

Anne- Gerdürttürürüz.

Sunucu: Sana curi oy vermez gızım.

Anne- Verdüttürürüz.

Sunucu: Nasıl verdüttürecen?

Anne- (Kolundaki altın bilezikleri göstererek) Yedüttürürüz.

Sunucu: Yahu farzedelim güzellik graliçesi oldun. Sonra nolucek?

Anne- Evlendürürüz.

Kız: Hayır anne hayır, asla, ayem sori yani üzgünüm. Beni graliçe olduktan sonra isteyen bir erkeği ben gatiyen istemem.

HANGİSİNİ GETİREYİM?


Hanım: Nilgüüüüüüüün!

Hizmetçi: Buyrun hanımefendi.

Hanım: Biraz sonra misafirlerim gelecek. Senden bir şey getirmeni istediğimde bana hangisi hanımefendi diye soracaksın.

Hizmetçi: Başüstüne hanımefendi. (Misafirler gelir.)

Hizmetçi: Misafirler geldi hanımefendi.

Hanım: Tamam, al içeri.
Buyrun hoşgeldiniz. Nasılsınız? İyi misiniz?

Misafirler: İyiyiz. Teşekkürler. Siz nasılsınız?

Hanım: Ay iyiyim. Geçenlerde bir kürk aldım, o kadar güzel ki. Görmek ister misiniz?

Misafirler: Tabii tabii. Görelim.

Hanım: Nilgüüüüüüüüün!

Hizmetçi: Buyrun hanımefendi.

Hanım: Kızım bana geçen gün aldığım kürkü getir!

Hizmetçi: Hangisini hanımefendi?

Hanım: Siyah olanı.

Hizmetçi: Buyrun hanımefendi, getirdim.

Hanım: Bakın ne kadar güzel değil mi?
Teşekkür ederim. Götürebilirsin.
Ayy geçenlerde bir yüzük aldım. Görmek ister misiniz?

Misafirler: Tabii tabii. Görelim.

Hanım: Nilgüüüüüüüüüüüün!

Hizmetçi: Buyrun hanımefendi.

Hanım: Kızım bana geçen gün aldığım yüzüğü getirir misin?

Hizmetçi:Hangisini getireyim hanımefendi?

Hanım: Pırlanta olanını.

Hizmetçi: Buyrun hanımefendi.

Hanım: Bakıııııın ne kadar güzel değil mi? Teşekkür ederim. Götürebilirsin.

Hizmetçi: Hanımefendi kocanız geldi.

Hanım: Çağır.

Hizmetçi: Hangisini hanımefendi.



FİLM ÇEKİMİ

Yönetmen: Biraz ağlayarak oynayacaksınız. Başla!
Kovboy: Senin anan var mı?
Kız: Yoook.
Kovboy: Senin baban var mı?
Kız: Yook.
Kovboy: Peki paran var mı?
Kız: O da yok.
Kovboy: Öyleyse ben seni öldürüyorum. Dışın, dışın. (Kız yere yatıp ölü taklidi yapar. Yanına yoldan geçen biri yaklaşır. Kızın yanına çömelir)
Başkası: Kim vurdi buni? Neden vurdi buni? Nasıl vurdi buni?
Yönetmen: Olmuyor olmuyor. Biraz müzikal.
(Aynı sahne müzikal olarak yapılır)
Yönetmen: Olmuyor olmuyor çocuklar. Biraz ağır oynayın.
(Aynı sahne ağır ağır oynanır.)
Yönetmen: Olmuyor olmuyor. Biraz hareketli oynayın.
(Aynı sahne biraz hareketli oynanır.)
Yönetmen: Olmuyor olmuyor çocuklar. Bu ne ya? Herkes rolünü uygun olarak yapsın.
(Sonunda yaparlar.)
Yönetmen: Bravo bravo çocuklar, tam istediğim gibi oldu.
Kameraman: Yönetmenim, şey. Ben kameraya film koymayı unutmuşum.
(Herkes kameramanı kovalar ve çıkarlar.)


HASTA ZİYARETİ

Bir işitme engelli, hasta ziyaretine gidiyormuş. Yolda kendi kendine şöyle düşünmüş: "Her ne kadar söylenenleri anlamıyorsam da söylenenleri duymuyorsam da, hasta ziyaretlerinde genellikle hep aynı şeyler söylenir. Ben nasılsın derim, o da iyiyim der, ben de memnun olduğumu söylerim. Sonra ne yiyorsun derim, bir yemek ismi söyler, ben de afiyet olsun derim. Doktorlardan kimin baktığını sorarım, birisinin ismini söyler, iyi doktordur der, ziyareti bitiririm."
Kafasındaki bu kurgu ile hastanın yanına girer.
İşitme Engelli: Nasılsınız?
Hasta: Ölüyorum, ölüyorum. (İşitme engelli, hastayı duymak için sürekli olarak elini kulağına götürerek konuşur.)
İşitme Engelli: Oh oh, memnun oldum efendim.
Peki ne yiyorsunuz?
Hasta: Zehir zehir.
İşitme Engelli: Çok iyi, çok iyi güzel. Afiyet olsun.
Peki efendim, tedavi için hangi doktor geliyor?
Hasta: Ne doktoru. Azrail'i bekliyorum, Azrail'i.
İşitme Engelli: Oh oh iyi doktordur o. Senin işini tez zamanda bitiriverir. Hadi bana eyvallah.

26 Mart 2009 Perşembe

ORMAN HAFTASI

“Çabuk bana yeni bir din bul. Ağaç dini. Bir din ki, ibadeti ağaç dikmek olsun.”

M.K.ATATURK

Orman Haftası dolayısıyla kelebeklerime daha önceden hazırladığım ağaç resimlerini verdim. Hepsi de bu resimleri büyük bir zevkle boyadılar. Biz de bu ağaçlarımızı okulumuzun panosunda sergiledik.
Aynı yazı ve resimleri farklı şekillerde astık.
Ek bina panomuz.
Ana bina panomuz. Ağaçlardan bir orman oluşturduk.
Rehber öğretmeni olduğum kulübün panosu.



ATATÜRK VE AĞAÇ

ATATÜRK ve YÜRÜYEN KÖŞK'ü
Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, tarımda modern teknikleri kullanılması, çevre üreticilere örnek olması ve onların nitelikli fidan, fide, damızlık ihtiyaçlarının karşılanması için kişisel mülkü olan Yalova’nın doğusundaki ‘Millet Çiftliği’ni bu amaca uygun olarak düzenletmiştir. Çiftlik içinde, deniz kıyısında, ikameti için 1929 yılında bir çınarın yanında iki katlı mütevazi bir köşk yapılmıştır.
‘Yalova Benim Kentim’ diyen Atatürk Yalova ile yakından ilgilenmiştir. Yalova’ya 1936 yılındaki gelişinde Millet Çiftliği’ndeki köşkün pencerelerini zarar vereceği için yanındaki çınarın dalını kesileceğini öğrenir. Ağacın bir dalının bile kesilmesini istemeyen Atatürk köşkün ağaçtan uzaklaştırılmasını ister. Görev İstanbul Belediyesi Fen İşleri Yollar-Köprüler Şubesi’ne verilir. Sorumlu başmühendis Ali Nuri (ALNAR) binanın temellerini açtırır. Temellerin altına zor ve çok yavaş ta olsa raylar döşenir. Bina rayların üzerinde doğuya doğru 4 m kaydırılır. 11 Ağustos 1936 günü yapılan bu işlemi yanında bulunan kız kardeşi Makbule (ATADAN) Hanım, Affet (İNAN) Hanım, Yunus Nadi (ABALIOĞLU), Muhafız K. İsmail Hakkı (TEKÇE), Yaver B.N.B. Nasuhi Bey ve diğer ilgililerle baştan sona izler.
Atatürk 11 Haziran 1937’de şahsına ait bütün taşınamaz mallar gibi bu Köşkü de Türk Milletine bağışlar.
Diğer tüm köşkler gibi ‘Yürüyen Köşk de halen müze olarak korunmaktadır.
Atatürk’ün bir dalının bile kesilmesini istemediği Ulu Çınar ve yanındaki köşk, ağaç sevgisi ve çevre bilincinin de bir anıtı olarak ziyaretçilerini beklemektedir.
Doğa ve Çevre Anlayışıyla Atatürk
Atatürk’ün doğayı, ağacı sevmesinin en belirgin örneklerinden birisi de kuşkusuz Atatürk Orman Çiftliği’dir. Atatürk, 1925 yılında kendi aylığından ödeyerek çiftliğin bugünkü yerini satın almıştır. O yıllarda bu topraklar, ortasından demiryolu geçen bataklık ve boş bir araziydi. O toprağa karşı zafer kazanabileceğini de kanıtlayarak çiftliği burada kurdu. Bugün, Ankaralılar için çiftlik bir dinlenme yeri haline gelmiş, Atatürk’ün önderliğinde dikilen ağaçlar büyümüş, gölgesinde insanlar dinlenir olmuştur.
Ankara’yı Türkiye Cumhuriyetinin başkenti yapan ve bir bozkır kasabasında modern bir şehir kuran Atatürk, bu yönüyle de, günümüzdeki, şehircilik, çevre ve tabiat güzelliği kavramlarına, 1920’li yılların şartları içinde ışık tutan bir dehadır. Bu kavramların bilinmediği ve konuşulmadığı o yıllarda, şehircilik uzmanlarını getirterek, cumhuriyetin başkenti Ankara’yı düzene sokan, ağaç diktiren, bulvarlar açtıran, çiftliği kuran, sefaret bahçelerinde yeşilliğe imkan veren Atatürk, diğer yönleriyle olduğu gibi, bu yönüyle de her zaman örnek alınması gereken eşsiz büyük bir önderdir.

Atatürk’ün kişiliğini oluşturan etkenler arasında bitki ve hayvan sevgisinin de önemli bir yeri bulunmaktadır. Atatürk, yaşamının son günlerinde de yeşillikler arasında olma özlemini duymuştur. Yeşilliği olduğu kadar barışı da seven Atatürk’ün Anıtkabri’ne dünya uluslarının gönderdikleri fidanlarla meydana gelen Barış Parkı, ölümünden sonra da Ata’nın kişiliğiyle bütünleşmiştir.
Dayısının Çiftliğinde

Atatürk’ün doğa sevgisi, babası öldükten sonra annesi ve kardeşi ile beraber Selanik’in otuz kilometre yakınlarında Zübeyde Hanımın ağabeyi olan Hüseyin Ağa’nın çiftliğine yerleşmeleri ile başlamıştır. Burada, Atatürk çiftçilik işleri ile uğraşarak, yeşilliğe, toprağa ve doğaya ilgi duymuştur. O’nun bitki ve hayvan sevgisinin ilk belirtileri, bu çiftlik yaşamından kaynaklanmaktadır. Çünkü O, ilerki yaşamında çiftlikler kuracak, hayvan besleyecek ve ağaçlandırmaya büyük önem verecektir.

Atatürk’ün sınıf arkadaşlarından Ali Fuat Cebesoy, O’nun doğa sevgisini belirtirken bir anısını şöyle anlatır:
“Harp Akademisi’nin üçüncü sınıfına geçtiğimiz zaman Mustafa Kemal, Selanik’e sılaya gitmeden önce bizde misafir kaldı. O günlerin birinde Satılmış Çavuş’u da alarak Alemdağı’na uzandık. Arkadaşım samimi bir doğa aşığı idi. Ormanlık yerlerden çok hoşlanırdı. Öğleye doğru pınar başında mola verdik...Uzaklarda bir kasır vardı ve manzarası harikulade güzeldi. Adeta Mustafa Kemal’i büyüledi...Oradan ayrılırken Mustafa Kemal: ‘Fuat’ dedi, ‘İnsan yaşlandıktan sonra şehirlerin gürültülü hayatından uzaklaşmalı, böyle sakin ve ağaçlık bir yere çekilmelidir. Bak, şu karşıdaki köşk insanın ruhuna nasıl bir ferahlık veriyor.”

Afet İnan, Atatürk ve Çankaya’nın ilk Cumhurbaşkanlığı Köşkü için seçilmesini anlatırken şöyle diyor: “Atatürk’ün Çankaya’yı seçmesinde etken, birkaç büyük karakavak ve söğüt ağaçlarının bulunması idi. Onların rüzgarlı günlerdeki hışırtısından daima zevk duyardı.”

Atatürk doğayı çok seven bir insandı. Yeşile, çiçeğe, ağaca hayrandı. Nezihe Aras, Atatürk’ün ağaçlandırmaya verdiği önemle O’ndaki doğa sevgisini bir söyleşide şöyle dile getirmiştir:

“Ne oldu buradaki ağaca”

İĞDE AĞACI

Atatürk, ağaçsız yurt topraklarından üzüntü duyardı. Tabiatı ve ağacı çok severdi. Ankara'daki Orman Çiftliğini boz topraktan ormanlık haline soktu. Ağaçların dikilişini, tutuşunu, büyüyüşünü adım adım kollardı. Akköprü tarafından Çiftlik'e giden yolun etrafındaki boş topraklar meyvelik olmuştu. Bir gün bu meyvelikten geçerken birdenbire şoförüne:

— Dur dedi.

Arabadan inerek orada bulunanlara:

— Burada bir iğde ağacı vardı, ne oldu? diye sordu. Kimse iğde ağacını bilmiyordu. Atatürk'ün biraz önceki neşesi kalmamıştı. Çünkü Çiftlik'in ilk çorak günlerinin yeşilliği sökülüp atılmıştı. Yol boyunca hep iğde ağacını aradı.

— İğde, yaşlanmış ve çelimsiz bir ağaçtı. Fakat yaşıyordu. Baharda güzel kokular veriyordu , diye sızlandı.

Atatürk, İstanbul'daki büyük ağaçtan gördükçe:

— Bunlar da güzel ama, ben yapraklarının ve dallarının her yıl ne kadar büyüdüğünü gördüğüm ağaçlarımı seviyorum , derdi.

Vatanı yeşil ve bayındır görmek için çok çalıştı. Yalova'yı, Florya'yı o değerlendirmişti. Bursa'yı bir kaplıca şehri yapmak için uğraşıp durmuştu. Planlı Ankara onun fikri idi.

Çankaya'daki bahçesini yapan memur şu fıkrayı anlatmıştı.

Bahçeyi dolaşıyorduk. Çok ihtiyar ve geniş bir ağaç Atatürk'ün geçeceği yolu kapıyordu. Ağacın bir yanı havuz, bir yanı dik bir yokuştu. Atatürk ağaca yaslanarak güçlükle karşı tarafa geçti. Atıldım,

— Emrederseniz hemen keseyim, efendim , dedim.

Yüzüme baktı:

— Sen hayatında böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki keseceksin? dedi.


Falih Rıfkı ATAY
(Babamız Atatürk)

24 Mart 2009 Salı

2. DÖNEM HAYAT BİLGİSİ PERFORMANS ÖDEVİ

Önümüzdeki hafta Hayat Bilgisi Performans Ödevini vereceğim kelebeklerime. Aşağıda ödevin nasıl hazırlanacağını anlattığım açıklamayı dağıtacağım kelebeklerime. Hazırladığımda Dereceli Puanlama Anahtarını ve Kendini Değerlendirme Formunu yayınlayacağım. Geçen sene de bu performans görevini vermiştim (geçen sene de 3. sınıfı okutmuştum). Çok güzel ve renkli ödevler ortaya çıktı.


ZİYA GÖKALP İLKÖĞRETİM OKULU
2008-2009 ÖĞRETİM YILI 2. DÖNEM
3. SINIFLAR HAYAT BİLGİSİ DERSİ PERFORMANS ÖDEVİ


Ödev Konusu :Mevsimler ve Özellikler
Ödevin Adı : Mevsimler Panosu
Ödevin Süresi : 30.03.2009-13.04.2009 (10 Gün)
Ara Değerlendirme: 6 Nisan 2009

Görev : Mevsimlere özgü zaman dilimlerinde gözlenen değişikliklerle ilgili araştırma yapıp bir Mevsimler Panosu hazırlamanız isteniyor.

Araç Gereçler: Karton (1 tabaka büyük karton ya da 4 tane A4 büyüklüğündeki kağıttan daha büyük karton), el işi kağıtları, fotoğraflar, resimler, yazı, şiir, pamuk, ağaç yaprakları, makas, yapıştırıcı.

Ödevinizi Nasıl Yapacaksınız?

Çalışmalarınız için gerekli olacak fotoğraf, resim, yazı, şiir, bilmece, tekerlemeleri elde edin. İsteyenler resimleri kendiniz de yapabilirsiniz.
Panonuzu hazırlayacağınız kartonu hazırlayın.
1. parça kartona (sarı bir karton olabilir) SONBAHAR yazın. Sonbaharın özelliklerini, aylarını yazın. Resimlerini, şiirini, bilmecesini farklı malzemelerle ve renkli renkli yazın ve yapıştırın.
2. parça kartona (beyaz bir karton olabilir) KIŞ yazın. Kış mevsiminin özelliklerini, aylarını yazın. Resimlerini, şiirini, bilmecesini veya tekerlemesini farklı malzemelerle (kar yağmasını canlandırmak için pamuk kullanılabilir) ve renkli renkli yazın yapıştırın.
3. parça kartona (yeşil bir karton olabilir) İLKBAHAR yazın. İlkbahar mevsiminin özelliklerini, aylarını yazın. Resimlerini, şiirini, bilmecesini veya tekerlemesini farklı malzemelerle (yeşil ağaç yaprakları olabilir) ve renkli yazın yapıştırın.
4. parça kartona (mavi bir karton olabilir) YAZ yazın. Yaz mevsiminin özelliklerini, aylarını yazın. Yaz mevsimi ile ilgili resim, şiir, bilmece veya tekerlemesini farklı malzemelerle ve renkli renkli yazın yapıştırın.

Bu 4 parça kartonu hazırladıktan sonra, kurdela, ip gibi malzemelerle tutturabilirsiniz.

Veya bunları 4 farklı renkte elişi kağıdına yapıldıktan sonra, bir tabaka kartona mevsim sırasına göre yapıştırılabilir.

DEĞERLENDİRME:

☺ Mevsim ismini yazmış olmanız,
Mevsimlerin aylarını yazmış olmanız,
Mevsimlerin özelliklerini yazmış olmanız,
Mevsimlerle ilgili resimler yapıştırmış olmanız veya resmi kendiniz yapmış olmanız,
Mevsimlerle ilgili tekerleme, bilmece yazmış olmanız,
Yazınızın güzel olması,
Ödevinizin tertipli, özenli, göze hoş görünen, temiz olarak yapılmış olması,
Ödevi zamanında teslim etmiş olmanız açısından değerlendirilecektir.

Performans ödevinizin hazırlandığı kadarıyla 6 Nisan 2009 Pazartesi günü ara değerlendirme için okula getirin. Ödevi yaparken zorlandığınız durumları birlikte tartışıp çözelim. Yazılarınızı yazarken noktalama işaretlerine dikkat etmeyi unutmayın!

Ödevi tamamlayıp 13 Nisan 2009 Pazartesi günü teslim ediniz.

KOLAY GELSİN!

Hazırlayan: Nalan SERT

23 Mart 2009 Pazartesi

MATEMATİK PERFORMANS ÖDEVİ ARA DEĞERLENDİRME

Cuma günü ve bugün Matematik dersi performans ödevlerini ara değerlendirme için kelebeklerimle beraber inceledik. Eksiklerini, yanlışlarını beraber değerlendirdik.

31 Mart 2009 Salı günü de performans görevlerini teslim edecekler.

22 Mart 2009 Pazar

O BENİM OYUNCAĞIM ETKİNLİKLERİ

Kazanım: Kişisel eşyalarını ve başkalarının eşyalarını özenli kullanılmadığında ortaya çıkan sorunları çözer.
Hayat Bilgisi çalışma kitabımız kelebeklerimden kişisel eşylalarını düşünmelerini istedi. "Herhangi bir eşyanız sizden şikayetçi olsaydı hangi eşyanız, nasıl şikayet ederdi?" sorusunu sordum. İşte kelebeklerimin cevapları:































ŞİKAYET ETSEYDİ
TARAK: Neden bende saçının tellerini bırakıyorsun? Gıdıklanıyorum.
PİJAMA: Neden beni yerde bırakıp gidiyorsun? Topla ve düzenli bir kız ol!
DİŞ FIRÇASI: İnce kıllarımda diş macunu parçaları kalıyor. Beni düzgünce yıka.
TERLİK: Neden ayaklarından çıkartıp yerine koymuyorsun?
Hepsinden özür diliyorum. FATMA ZEHRA

HAVLU: Beni hiç kullanmıyorsun. Sen beni boşuna mı aldın? Banyodan sonra, tuvaletini yapıp, ellerini eline, koluna siliyorsun. Bundan sonra da bana silmezsen seni bırakacağım. HAZAR ALPEREN.

Pijama: Sen beni katlayıp yastığın altına koymuyorsun. Beni yatağın kenarına atıyorsun. Lütfen bunu bir daha yapma! HAZAR ALPEREN

TERLİK: Bazen Ela bana kızıyor ve fırlatıyor. Ela beni yere koy, git ne olur? Ela beni terlik diye atma. Seni seviyorum, Ela.
PİJAMA: Ela yatarken beni giyiyor. Sabah yere atıyor. Okula gidince annesi beni toplarken kızıyor. Ela beni katla, yatağının üzerine koy! SELİN

DİŞ FIRÇASI: Beni pis yerlere koyma. Çünkü sen dişlerini fırçaladığında dişlerin temiz değil, pis olacak. Şimdi dediklerimi yap. Beni iyice yıka. Sonra beni yerime koy ve kendine ait bir macun al. Macunu boşuna harcama. 1 dakika dişlerini fırçala. Macunu yerine koy. Her zaman böyle yap. Son olarak ağzını yıka. Aferin sana. AHMET FURKAN

TERLİĞİM: Beni hiç giymiyorsun. Hep sağa sola atıyorsun. Bir eşim nerde, bir eşim nerde? Kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Lütfen, ben senin kişisel eşyanım. Beni daha iyi kullan. Rica ederim! ZAFER

ŞİKAYETÇİ TARAĞIM: Benim tarağım şikayet ediyor. Çünkü saçlarım çok sıkı. Bu yüzden dişleri kırılıyor. Herhalde canı çok acıyordur. Ama ne yapayım? Saçlarım böyle. Ben saçımı tarayacağım zaman tarağım korkuyor. Ve her zaman: "Bugün saçlarını benimle arama, canım acıyor" diyordur. Yazık ona da keşke saçlarım sık olmasa, tarağımın canı acımasa. ZEHRA

PİJAMA: Beni neden yırttın? Beni her zaman kanepenin üzerine koyuyorsun. Beni bundan sonra düzenli kullan. YUSUF AVCİL

DİŞ FIRÇAM BENDEN ŞİKAYET EDİYOR: Dişlerini fırçalarken üstüme çok fazla macun sürüyorsun. Özenli ve düzenli kullanmıyorsun! Kalbimi kırıyorsun. Bundan sonra beni düzenli kullanırsan, mutlu olurum. Ben de:"Bundan sonra seni güzel kullanmaya dikkat edeceğim." dedim. ZEYNEP

TERLİK: Beni lütfen giy. Sen beni giymezsen ayakların üşür. Ve başkalarının terliklerini giyersen, ayaklarında mantar oluşur. Ne olur beni giy! BERRA

OYUNCAK BEBEĞİM: Benimle neden oynamıyorsun? Benimle neden konuşmuyorsun? Benimle kaç gündür oynamıyorsun? Beni neden sevmiyorsun? Sen derslerini bitirdikten sonra neden benimle oynamıyorsun?
DİŞ FIRÇASI: Beni neden kullanmıyorsun? Beni neden artık dişlerini fırçalatmıyorsun? Bana neden macun sürmüyorsun? Beni neden çöpe attın? NİMET

TARAK:Beni neden başkalarına veriyorsun? O zaman onun saçlarından sana bit geçer. Ben senden şikayetçiyim. Beni hurdaya ver. Hemen olmaz, veremem. Bir daha yaparsan kendim giderim. NECATİ

PİJAMA: Sen bana acı. Beni güzelce katla ve yerime koy. Sen beni hiç giymiyorsun. Sen beni hep kirletiyorsun. METEHAN

ŞİKAYETÇİ EŞYA (DİŞ FIRÇASI): Beni eskittin. Beni kullana kullana diş fırçamın kılları yıprandı. Birazcık güzel kullanmadım. Dişlerini fırçaladıktan sonra beni yıkamıyorsun ve beni durulamıyorsun. Beni iyi kullanmıyorsun. SELAHADDİN

TERLİK:Beni neden giymiyorsun. Neden bana boşuna para verdin? Bir daha benimle konuşma! ELİF ALEYNA

DİŞ FIRÇASI: Diş macunu, seni çöpe atacaklar. Beni de düzensiz kullanacaklar. BİLGE KAAN

TARAĞIM BENDEN ŞİKAYETÇİ: Beni kırıp her yere atıyorsun. Ben sana ne yaptım? Her zaman tarasan. Ama sen beni her yere fırlatıyorsun. RABİA CEBECİ

Sevgili Melih, sana biraz kızgınım. Beni biraz daha iyi ve dikkatli kullan.
MELİH

ÖZÜR DİLERİM: Pijamam benden şikayetçi biliyorum. Kesin bana şöyle diyor: "Neden beni buruşturup koyuyorsun, yerlere atıyorsun? Beni sevmediğin için yeni pijama aldın. Hergün ben ağlıyorum, biliyor musun? TUĞBA KOCATÜRK

ŞİKAYETÇİ DİŞ FIRÇASI: Senden çok şikayetçiyim. Beni hiç kullanmıyorsun. Baban beni kullanman için aldı. Ama sen beni kullanmıyorsun. Senden şikayetçiyim. FATİH

TARAK: Lütfen beni oraya buraya fırlatma! Ben naylon bir tarağım. Sen beni fırlattığında canım çok acıyor. ALEYNA SEHER

PİJAMA: Beni güzel kullan. Beni fırlatıp atma. Yastığının altına katlayıp koy. EMİRHAN

DİŞ FIRÇAMIN ŞİKAYETİ: Dişlerini güzel temizliyorum. Ama sen beni kullandın. Bir başka kabın içinde yeni bir diş fırçası aldın. Neden böyle yapıyorsun? Yoksa beni önemsemiyor musun? Beni yıkaren, yerime koyarken beni hergün yıpratıyor, ve biraz da kahrediyorsun. Ne olur beni yıpratma!.. RABİYA GENÇ

21 Mart 2009 Cumartesi

KELEBEKLERİMİN BANA HEDİYESİ

Kelebeklerim bana sürpriz yapmışlar! Teneffüse çıkarken, ödül olarak verdiğim şekerleri masamın üzerinde unutmuşum. Ders zili çalıp içeriye girdiğimde büyük bir şaşkınlık yaşadım.


Melih, Emirhan ve Necati masamın üzerine şekerlerden oluşan bir kalp şekli yapmışlardı. Çok hoşuma gitti. Bir öğretmenin alabileceği en büyük hediye, bu olsa gerek:-)

19 Mart 2009 Perşembe

AÇILAR-AÇI ÇEŞİTLERİ-AÇI ŞİİRİ

Kazanım: Açıya çevresindeki modellerden örnekler verir.
Kazanım: Açıyı modelleri ile çizer.
Kazanım: Açıları dar açı, dik açı, geniş açı ve doğru açı olarak sınıflandırır.


Kelebeklerimle açı modellerine birçok örnek verdik. Ama en çok yelpaze hoşlarına gitti. Yelpazeler yaptılar. Açı çeşitlerini yelpazenin üzerinde gösterdik.

İki karton şerit kestiler. Bunları bir noktadan raptiyeyle tutturdular ve açı modelleri oluşturdular.


Komşu sınıftan Beril TAŞKIN "Açılar" şiirini getirmiş. Biz de yazdık ve panomuzda sergiledik. İşte "Açılar" şiiri:

AÇILAR

Biz iki ayrı ışındık.
Başlangıçta noktalarımızı çakıştırdık.
Dönüp kendimize bir baktık.
Biz artık bir açıydık.

Birbirimize yakındık.
Ölçtüler bizi açıölçer ile,
90˚'den küçük çıktık.
Dar açı dediler bize.

Sonra biraz daha açıldık.
Birbirimize diktik artık.
Yani 90˚'lik açıydık.
Dik açı dediler bize.

Sonra daha da açıldık.
90˚'den fazla olduk.
Daha 180˚ olmamıştık.
Geniş açı dediler bize.

18 Mart 2009 Çarşamba

DÜZLEM PARÇASI-DÜZLEMSEL ŞEKİL


Kazanım: Düzlemi ve düzlemsel şekilleri ayırt eder.

Matematik dersinden düzlem-düzlem parçası-düzlemsel şekillerini işledik kelebeklerimle. Ders kitabımız bize minyatür, hat sanatı, çini ve ebrudan örnekler vermemizi istiyordu. Minyatürü, çiniyi, hat sanatını gösterdim kelebeklerime derste laptoptan. Buradaki her bir çalışma bir düzlem parçası, her bir şekil ise düzlemsel şekildir. Düzlem parçaları düzlemsel şekillerden oluşmuştur sonucuna vardık kelebeklerimle.


minyatür


çini
Fakat ebru sanatını gösterememiştim kelebeklerime. Neyse ki Atacan ebru sanatından 3 örnek yapmıştı. Onları da ebruya örnek olarak gösterdim.



Resim kağıdının tamamının düzlem parçası, çalışmadaki bütün lekelerin birer düzlemsel şekil olduğunu söyledim.

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNİ ANMA GÜNÜ

Okulumuzda Çanakkale Zaferi kutlamasını bugün yaptık. Oğlum Baturalp de bir görev aldı.

17 Mart 2009 Salı

HANGİ SESLE UYANMAK İSTERDİNİZ?-DENİZİ ÖZLEYEN ÇOCUK ETKİNLİKLERİ

Ahmet sabahları dalga sesiyle uyanıyormuş. Siz hangi sesle uyanmak istersiniz? Neden?
Kazanım: Yazılarında kendi yaşantısından ve günlük hayattan örnekler verir.

Kuşların sesleri ile uyanmak isterdim. Çünkü çok güzel ötüyorlar ve cıvıl cıvıllar. ZEHRA

Annemin sesiyle uyanmak isterim. Çünkü annemi çok seviyorum. MURAT

Ben dalga sesiyle uyanmak isterdim. İnsanda çok güzel duygular oluşturuyor. TUĞBA KOCATÜRK

Ben kendi horozumun sesiyle uyanırım. Çünkü çok sesli. VOLKAN

Güneş'in sabah erkenden bize sıcaklık vermesi ve rüzgür sesiyle karışması. NİMET

Rüzgar sesiyle uyanmak isterim. NECATİ

Ben kuş sesiyle uyanmak isterim. Çünkü kuş sesleri çok güzel. RABİYA GENÇ

Ben balık sesiyle uyanmak isterim. Çünkü balıkları çok seviyorum. BUĞRA
Saat sesiyle uyanmak isterdim. Çok sevdiğim için. RABİA CEBECİ

Ben kuş sesiyle, civciv sesiyle, horoz sesiyle, uyanmak isterim. SELİN

Dalga sesiyle uyanmak isterim. ELİF ALEYNA

Ben kuş sesiyle uyanmak isterim. Çünkü rahat bir sesle uyanıyorum. BİLGE KAAN

Gemi sesi ile uyanmak isterim. YUSUF AHMET

Kuş sesiyle. Çünkü o sesi çok beğeniyorum. MELİH

Ben balıkçıların sabah erkenden balıklarını toplayışıyla uyanmak isterim. Balıkların ağlardan nasıl çıktığını görmek için sabah erkenden uyanıp okula gitmem için balıkçıların ağlarından çıkan balıklar için uyanmak isterim. SELAHADDİN

Kuşların cıvıltısıyla uyanmak isterim. Çünkü çok güzel ötüyorlar. TUĞBA ÖZEN

Saatin zilinin sesiyle uyanmak isterim. Çünkü seviniyorum. EMİRHAN

Denizin dalga sesleriyle uyanmak isterim. METEHAN

Ben kuşların cıvıltı sesiyle uyanmak isterdim. Çünkü çok iç açıcı ve yorgunluk alan bir ses olduğu için. HAZAR ALPEREN

Çalar saat sesiyle uyanmak isterim. Çünkü çalar saatle uyanmayı seviyorum. EMRE

Annemin sesiyle uyanmak isterim. Denizin dalgalarıyla uyanmak istemem. Çünkü vaktinde uyandırmayabilir. AHMET FURKAN

Civciv. Çünkü çağırdığı zaman hemen kalkar beslerim. FATIMA ZEHRA

Annemin ve babamın sesiyle uyanmak isterdim. ATACAN

Ben suyun sesiyle uyanmak isterdim. SEHER

Ben hayvanların sesiyle uyanmak isterdim. Çünkü hayvanları çok seviyorum. EZGİ

Ben saatin sesiyle uyanmak isterdim. DOĞUKAN

15 Mart 2009 Pazar

ÇANAKKALE ZAFERİ-JAPONLAR'IN TÜRKLER İÇİN YAPTIĞI MİLLİ ŞUUR YORUMU


Türkiye'ye Japonya'dan bir eğitim heyeti gelir. Temas ve incelemeler yapacak, neticeyi yetkililere aktaracaklar. Gerektiği kadar da ikili işbirliği gerçeklestirecek. İşler buraya kadar çok iyi...

Japon heyeti yurdumuzun bazı bölgelerinde gerekli incelemelerini yapar.Sonra Bakanlıkta toplanırlar. Heyetin hakkımızdaki tespiti ilginçtir:

"Sizin çocuklarınızda milli şuur yok".

Bizimkiler şaşırır! "Bizim çocukların damarlarındaki kan milli duygumuzun kaynağıdır." Yine de fazla ses çıkarmazlar! Ne de olsa misafirdir! Bizimkiler sorar,

"Peki, Sizin gençlerinizde milli şuur var mıdır?

Japon uzmanları anlatmaya başlar:

Biz gençlerimize ilkokula başlamadan "şok testler" uygularız. Mesela uçak gibi hızlı giden trenlerimize bindirir, bir tur yaptırırız. Çok katlı yollardan da geçen tren, onları şöyle bir sarsar. Mini mini çocuklarımız teknolojinin bu baş döndürücü neticesini görerek bir şok olurlar.

Sonra...

Bu şoktan sonra Hiroşima'ya götürürüz. Bölgeyi aynen koruyoruz. Bombalanmış bu bölge hakkında bilgilendirir; değil hayvan, bitkinin bile yeşermediğini gösteririz. Ve deriz ki "Eğer sizler çalışmaz, sizden öncekileri geçmezseniz vatanınız, işte böyle düşmanlar tarafından bombalanır. Hiçbir canlı yaşayamayacak biçimde size bırakıp giderler.

Çalışırsanız, bindiğiniz hızlı trenleri bile geçecek yeni vasıtalar yaparsınız. Gerisi sizin bileceğiniz iş. Çocuklarımız bununla ikinci bir şok daha yaşarlar. Sizlere şunu hatırlatalım ki, Türkiye'de birçok teknik elemanımız bulunmaktadır. Bunların herhangi birine bu konuyu sorabilirsiniz."

Bizimkiler şaşkınlık içinde sorarlar :

"-Peki ya Türkiye için tespitiniz var mı? Varsa gözlemleriniz nedir?" Japonlar; "elbette var" derler.

"Bizimkinden çok daha önemli. Bir tanesi Çanakkale Savaşları'nın olduğu bölge. Bu bölge gençlerinizin şok olması için yeter de artar bile. Bir metre kareye altı bin merminin düştüğü savaşta, Türkler her şeye rağmen galip çıkıyor, olamayacağı olur hale getiriyorlar. En son teknolojiye ve donanıma meydan okuyarak, inancın galip geldiğinin ispatını yapıyorlar. Üstelik karşılarında tek bir düşman değil, müttefik güçler; sizin tabirinizle yetmiş iki millet var."

Bu yazıyı hangi siteden aldığımı hatırlamıyorum. Ama bu yazıyı "Çanakkale Geçilmez" metnini işlerken okumuştum. Çanakkale Zaferi'nden dolayı bir kez daha okuyacağım kelebeklerime.

13 Mart 2009 Cuma

YETENEK GÜNÜ-KENDİNİ KEŞFETME GÜNÜ

Kazanım: Kaybetme veya başarısız olma olasılığını göze alarak, yenilikleri deneme cesareti gösterir ve bundan zevk alır.
Kariyer Bilinci Geliştirme: Çaba, gayret ve denemenin önemini fark eder.
Girişimcilik bilincini geliştirir.
Kazanım: Kişisel olarak gelişimine uygun amaçlar belirleyerek bu amaçlara ulaşmak için izleyeceği aşamaları planlar.
Kazanım: Amaçlarına ulaşabilmek için kişisel olarak çaba harcaması gerektiğini kabul eder ve karşılaşabileceği eleştirilere açık olur.


Bugün kelebeklerimin kendi yeteneklerini keşfetmelerini sağlamak için bir yetenek günü düzenledim. Bazıları zaten kendilerini biliyorlardı. Bu yüzden kurslara gidiyorlardı. Fakat bazıları henüz kendilerini keşfedememişlerdi. Örneğin yeteneğini sergilemek için sırası gelen kelebeğim, kendisinin herhangi bir yeteneğinin olmadığını, sunamayacağını söylediler.

Ben herkesin birşeylere yeteneğinin olduğunu, sadece kendilerini çok iyi tanımadıklarını söyledim, yardımcı oldum. Mesela, iyi şiir okuyabieceğini, iyi şarkı söyleyebileceğini, iyi taklit yapabileceğini söyledim. Denediler ve başarılı oldular. Kendilerini keşfettiler. Başka şeyler de denediler.

Mesela Necati'nin şiirleri şarkı gibi okuduğunu keşfettik. Ezgi ve Selin'in çok güzel şarkı söylediğini keşfettik. Metehan, Yusuf AVCİL, Emre ve Bilge'nin çok güzel hayvan taklidi yaptıklarını öğrendik. Onlar da tabi :)

Önce ben yeteneğimi sergiledim. Evden tenis raketimi getirmiştim. Birkaç tenis hareketi gösterdim. Çok hoşlarına gitti. Sonra da kelebeklerim sırayla yeteneklerini, eğilimlerini sergilediler bize...

Atacan güzel resim yapabiliyor. Bunun için okulumuzun resim kursuna devam ediyor. Yakında ebru sanatıyla yaptığı eserleri de gösterecek bize:)

Zeynep, Hazar Alperen ve Selahaddin. Zeynep diyor ki: "Sadece erkeklerin mi karateye yetenekleri var?"

Elif Aleyna iyi gitar çalabiliyor. Bunu daha da iyi yapabilmek için kurs alıyor.


Berra çok güzel resim yapabiliyor.

Bilge çok güzel hayvan taklitleri yapabiliyor.

Nimet oyun hamuru ile istediği nesneleri yapabiliyor.

Buğra, Yusuf Ahmet, Emirhan, Doğukan, Fatih, Volkan ve Emre iyi futbol oynayabiliyorlar.

Metehan çok güzel maymun taklidi yapabiliyor.

Melih, Tuğba KOCATÜRK, Berra ve Zehra çok güzel skeçler yazıp oynayabiliyorlar. Küçük yazarlarım ve oyuncularım benim.

Selin, Seher ve Ezgi çok güzel şarkı söylüyorlar.

Necati, Emre ve Yusuf AVCİL çok güzel hayvan taklitleri yapıyorlar.

Yusuf iyi gitar çalabiliyor.

Rabiya GENÇ'in ezberi çok kuvvetli. İstiklal Marşı'nın 10 kıtasını okuyabiliyor.

Rabia CEBECİ, Elif Aleyna, Tuğba ÖZEN ve Fatıma Zehra çok güzel şiir ve akrostiş yapabiliyorlar.

Melih gitar çalmak için uğraşıyor. Gitar çalmayı seviyor.

12 Mart 2009 Perşembe

ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA-DENİZİ ÖZLEYEN ÇOCUK ETKİNLİKLERİ

ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA

Kelebeklerimden, köyden şehre göç etmek isteyen bir aileye köylerini terk etmemeleri konusunda ikna edici bir konuşma yapmalarını/yazı yazmalarını istedim.

Kazanım: İkna edici konuşur. Günlük ilişkilerin gerektirdiği durumlara uygun konuşur. Deneyim ve anılarını anlatır.Yazılarında kendi yaşantısından ve günlük hayattan örnekler verir.

Lütfen şehre gitmeyin. Şehirde araba sesleri sizi rahatsız eder. Hem de o inşaat sesleri var ya çok rahatsız olursunuz. Lütfen gitmeyin! Şehirde yaşam savaşı veriyorlar. Hem köyde deniz var. Orada ne var ki? Hem balıkçı Mehmet ustayı özlersin. DOĞUKAN

Ahmet köyden ayrılma. Köyde denizin dalgalarıyla uyanıyorsun. Ama şehre gidersen deniz dalgalarıyla uyanamazsın. Kayıkların arkasında saklambaç oynayamazsın. Arkadaşın, komşuların olmaz. Ama köyde arkadaşın, komşuların var. Deniz dalgaları var. Şehrin havası, suyu yok. BERRA

Ne olur gitmeyin? Çünkü köyde teknelerin arasında oyun oynuyordu, denizin dalgalarıyla uyanması, okula giderken balıkçılara balık tutmaları için yardım ediyoruz. Eğer giderseniz buradaki mutluluklar biter. Üzüntüler başlar. Müdürünüzden izin alın. Bir şeyler yapsın da gitmeyin. Giderseniz çiçekler solar, renkler kaybolur, sevinçler üzüntüye dönüşür. FATIMA ZEHRA

Köyünüzü bırakmayı. Çünkü şunları özlersiniz: Denizi, kayıkların arasında saklambaç oynamayı, dalgaları ve sabahları dalga sesiyle uyanamazsınız. Hele de çayırları. Şehirde hastane, büyük işyerleri, okullar büyük ama güzel değiller. Siz burada kalın. Burası çoooook güzel. Orası kötü. Ben bile burada durmak istemiyorum. Orayı sev! SELİN

Kentte başınıza ne geleceğini biliyor musunuz? Orada insanlar çocukları kaçırıp, büyükleri öldürüyorlar. Orada başınıza bir şey gelebilir. Hem burası sakin. Orada güzel arkadaşlık yok. Ama burada dostluk var. ZEHRA

Şehirde bazı tehlikeler var. Hem Kemal şehri bilmediği için kaybolabilir. Köyde deniz kıyısında bir evi olması için can atan insanlar varken, siz niye bu canım manzaradan mahrum kalasınız ki? Burada Kemal'i bağlayan çok şey var. Mesela evi, öğretmeni ve arkadaşları. Köyün suları tertemiz ama şehrin suları klorlu olduğu için Kemal zehirlenebilir. Kemal burayı çok seviyor. Buradan ayrılırsa hayattan kesilir. Hayalleri alt üst olur. Hiç bir şey buradaki gibi olmayacak. Boşu boşuna düzeniniz bozulacak. Borçlarınızdan dolayı strese gireceksiniz. Depremlerden dolayı siz de zarar göreceksiniz. Çamaşır makinesiydi, bulaşık makinesiydi, saç kurutma makinesiydi, kalemiydi, silgisiydi ooooo bir sürü masraf. Her şeye sıfırdan başlayacakınız. Belki buradaki komşuluğunuz gibi komşuluğunuz da olmayacak. Kemal bu durumdan en çok zarar gören kişi olacak. Akrabalarınızdan ayrılabilecek misiniz? Herkese çoook yazık olacak. Bence şehre gitmemelisiniz. TUĞBA KOCATÜRK

Lütfen bu köyü bırakıp şehre gitmeyin. Gitmemek için pek çok nedeniniz var. İşte bazılarını söylüyorum: Yeşil çimenlikler, çiçekler ve buradaki gibi meyve ağaçları. YUSUF AVCİL

Köy çok şirin, şehir çok kaba ve büyük. Ahmet daha küçük, çok büyük değil. Başına herşey gelebilir. Balkondan sarkıp balkondan aşağıya düşüp bacağını, kolunu kırabilir. Köy çok güvenli, evler müstakil. Köyde ne güzel deniz havası var, ne güzel! Şehirde ise fabrikaların dumanları iğrenç. Hiç arkadaş yok, herkes kendi odasında ne kötü! Köyde herkes beraber ne güzel! ZAFER
Ali'ciğim lütfen köyden ayrılma. Bak senin en çok sevdiğin deniz, sen buradan ayrılırsan seni çok özleyecek. Bu mutlu köyden ayrılmayın. Okuldakiler seni çok özleyecek. Meryem Teyze lütfen ayrılmayın. Mehmet Amca lütfen ayrılmayın! NECATİ

NE OLUR ŞEHRE GELMEYİN!

Ne olur şehre gelmeyin. Oğlunuz belki burada uyum sağlayamayıp derslerini iyi yapamaz. Arkadaşlarıyla iyi geçinemez. Buralarda deniz yok. Burada deniz olmadığı için Ahmet dalgalarla savaşan balıkları göremez. Burada denizin dalga sesleriyel uyanırsıız. Hem hep tayini çıkan şehre gitmek zorunda değil ki! İptal ettirirsiniz. Hem bir de oradakileri düşünün. Siz gittiğiniz için ne kadar üzülürler. Her gün belki de siz gittiğiniz içi ağlıyor da olabilirler. Ne olur şehre gelmeyin. Orada mutlu olursunuz. Oradakiler çok mutlu olur. Kasaba veya köyünüze geri dönün! RABİYA GENÇ

Şehirde hırsızlar var. Orada deniz olmayacak. Lütfen şehre gitmeyin. AHMET FURKAN

Ahmet köyden sakın ayrılma! Köyde nefis balıklar var. Ama şehirde balıklar lezzetli değil. O köyde ayrılma. Herkesin sana ihtiyacı var! EMRE

Eğer siz burada kalırsanız çocuklarınız çok sevinecek. Fakat siz şehirde yaşamayı tercih ettiniz. çocuklarınız içi bu durum çok zor bir durum. Çünkü bu çocuklar burada yaşamaya alıştı. Bu okuldan, arkadaşlarından, öğretmenlerinden nasıl ayrılacaklar? Siz burada kalın! Bu köyün güzelliklerini nasıl bırakacaksınız? Güzel ağaçları, güzel çiçekleri, güzel havayı unutacak mısınız? Siz bir şehre alışkın değilsiniz. Siz şehirde yapamazsınız. Siz arkadaşlarınızdan, komşularınızdan ayrı kalamazsınız. Köy sizin gerçek eviniz. Sizin tüm anılarınız burada geçti. Tüm üzüntüler, tüm mutluluklarınız burada oldu. Siz geri dönün. Arkadaşlarınızı, komşularınızı üzmeyin!
Orda bir köy var uzakta
Görmesek de, gezmesek de
O köy bizim köyümüzdür. TUĞBA ÖZEN

Neden gidiyorsunuz? Temiz hava, bol gıda, sebze, meyve varken gitmeyin! Lütfen! Burada sizi seven insanlar var. Orada yüksek katlarda çocuğun midesi bulanır. Kusar. Hadi kalın! MURAT

Bu köyden gitmeyin. Giderseniz aileniz hiç mutlu olmaz. BUĞRA

Müzik dersinde aşağıdaki şarkıyı hep beraber söyledik.

ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA

Orda bir köy var uzakta
O köy bizim köyümüzdür
Gezmesek de tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür

Orda bir ev var uzakta
O ev bizim evimizdir
Yatmasak da kalkmasak da
O ev bizim evimizdir

Orda bir dağ var uzakta
O dağ bizim dağımızdır
İnmesek de çıkmasak da
O dağ bizim dağımızdır

Orda bir ses var uzakta
O ses bizim sesimizdir
Duymasak da tınmasak da
O ses bizim sesimizdir

Orda bir yol var uzakta
O yol bizim yolumuzdur
Dönmesek de varmasak da
O yol bizim yolumuzdur

11 Mart 2009 Çarşamba

FARKLI YERLERDEKİ-KUTUP-YERLEŞİM YERLERİNİN ÖZELLİKLERİ-DENİZİ ÖZLEYEN ÇOCUK ETKİNLİKLERİ

Dün penguenlerimizi yapmaya başlamıştık kelebeklerimle.
Ben bir iglu yapmaya başlamıştım ama zamanımız yetmemişti. Hazar Alperen'in annesine gönderdim. O tamamlayıp bugün göndermiş.



Bir saksıyı ters çevirdik. Kapısını açtık. Saksıyı yuvarlamak için Necati'nin annesinden istediğimiz gazlı bezle sardık. Alperen'in annesi ve halası da kesme şekerleri sıvı yapıştırıcıyla yapıştırdı.
Malzemeler: Boş tuvalet kağıdı rulosu, siyah, beyaz ve turuncu elişi kağıdı, makas, yapıştırıcı, kesme şeker, gazlı bez, saksı.